10 Ağustos 2007 Cuma

ANI DEFTERİM

Hamlet : 1981 - 1982

Yazan Shakespeare/ Türkcesi Orhan Burian ve Sabahattin Eyuboğlu

çevirilerinden yararlanılarak/ Yöneten Zafer Diper/ Dekor Ali Dinçel

Giysi-Mask Selim Cebeci/ Işık Ergun Doğru - Bircan Özçakır/ Müzik

Stockhausen-Eimert/ Sesalıcı Turgut Altunel/ Saydam Zafer Tekin

Fotoğraf Selim Cebeci/ Yönetmen Yardımcısı Cem Öner/ Üsküdar

Sunar Tiyatrosu/ Kişiler: Hamlet Zafer Diper/ Horatio Celalettin Çelik

Marcellus Haluk Yüce/ Baba Hamlet Adnan Genç/ Guildenstern

Ender Tan/ Polonius Mehmet Esatoğlu/ Gertrude Lale Ulutepe/ Kral

Adnan Genç/ Ophelia Meliha Savaş-Oya Terzi/ Komutan Cem Öner

Laertes Ergun Doğru/ Rosencrantz Mehmet Esatoğlu/ Mezarcı

Cem Öner/ Osric Ender Tan/ Rahip Çetin Bilgin - Haluk Yüce

Genç Kız Nuray Savaş/ Soylular Alp Can- Çetin Bilgin- Nuray Savaş

Ümran Karabük- Emel Özdemir- Osman Özçelik- Mukadder Özen

Nazan Şengül (Diper)- Cafer Yiğiter/ Fortinbras Mehmet Esatoğlu

"Danimarka krallığının-Elsinore yönetiminin vurgulanması" yaklaşımıyla ele

alınmaya, yorumlanmaya çalışıldı Hamlet. Nesnel-eleştirisel bakış açısından;

Hamlet'in ruhsal yapısından kaynaklanarak krallıkta neler olup bittiği yerine,

krallıkta olup bitenlerin- buyurgan bir yönetimin (yozluğun, çürümüşlüğün)

Hamlet'e (ve diğerlerine, Ophelia örneğin) neler ettiği, sorusuna yöneldik asal.

Zafer Diper / Başlarken…

Hamlet ne 2500 yılına götürülmeye çalışılmış, ne en klasik yorumuyla sahneye

konulmuş.. Epik öğelerden yararlanılarak günümüze, 1980'li yıllara getirilmiş...

Ezilmiş büzülmüş bir küre almış o ünlü kurukafanın yerini. Hamlet'in epik bir

yorumla sahneye konulması pek şaşırtıcı gelmemeli aslında. Shakespeare'le

ilgilenen Brecht'in üzerinde durduğu ve kendisini her zaman ilgilendirdiğini söylediği

bir oyundur Hamlet...Oyunu Zafer Diper koymuş sahneye. Yönetmen ve

yorumlayıcı olarak gösterdiği başarı, oyunculuğunda da belli ediyor kendini..Zafer

Diper kendi kendini aşan bir sanatçı..Ali Dinçel'in dekoruysa, işlevsel açıdan çok

önemli...Yaşar İlksavaş / Dünya

Shakespeare'in ünlü yapıtı Hamlet'i bilenler, eğer biraz da gelenekçi

Shakespeare hayranı iseler, "Bu oyun Hamlet'ten başka her şeye

benziyor." diyebilirler.. Ölmüş bir baba imajına dayanılarak, bir önderin

ölümünden sonraki siyasal ve toplumsal gelişmeler ilginç bir yaklaşımla ele

alınmış, demokratik düzendeki dalgalanmalar Polonius-Ophelia-Leartes

üçlüsünün davranışlarıyla yansıtılmak istenmiştir. Hamlet halkın aydın kesimini

simgelemektedir. Öbür oyun kişilerine de yakın tarihimizin kimi olayları,

kurumları ve kadroları-bu kadroların genelde halka, özeldeyse Hamlet'in

simgelediği aydınlara karşı ortaya koyduğu tavrı çağrışım yöntemiyle

yorumlamak görevi verilmiştir... Bu çalışmayı yönlendiren-gerçekleştiren

Zafer Diper, Sunar Tiyatrosu'nun sahne olanaklarını olabildiğince zorlayarak,

okunması bile güç olan yapıta son derece özgür biçimde, ama olağanüstü

sayılabilecek denge ustalığıyla kıvraklık, güncellik sağlamış.

A

SON MAHPUSHANESİ VE HALİL'İN DESTANI

Kaçamadı diyorlar
Buradan bir tek adam
Kapısı demirden külçe
Yüksek kalın taş duvarlı
Ve üstelik penceresiz
Halil içerde böyle çaresiz

Sason Mahpushanesi
Önünde bir kırmızı dut
Sırtında Şat Deresi
Çocuk eğilmiş dut toplar
Sanki Halil'in düşlerini
Sıkıştırır çocuk yüreğine

Gerçek ve yalan aynı gecenin
İkiz çocuklarıdır benim ülkemde

Şeyh İkbal'in kısrağına
Binip kamçı vurdu Halil
Nal seslerinde koptu fırtınalar
İlk defa göründüler
Kutsal Melato Dağı'nda
Çıyanlar, yılanlar

Ay tutuldu mavzerleri sıktılar
Kaldırıp bir başlarını baktılar
Terk etmişti yerlerini yıldızlar
Şat Deresi'nde pusuya çekildi sular
Halil'i vurdular! Halil'i vurdular!...

Buralarda insanlar
Ölmediler hiçbir zaman
Hiçbir zaman ölmediler kaderleriyle...

Sason Mahpusanesi'nde
Halil'in adı kaldı
Bir tutam sarı tütün
Ve bir hüzün içimi
Dağıldı taş avluya
Lanetli kehribar taneleri.

Müzik : Onur Akın

Şiir : Çetin Bilgin



SASON

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, Batman İli'ne bağlı bir ilçe olan Sason Güneydoğu sıradağlarının güney ve batı eteklerinde yer almaktadır. kuzeyinde Muş, doğusunda Mutki (Bitlis), batısında Kulp (Diyarbakır) ve güneyinde Kozluk ilçesi ile çevrilidir. İlçe merkezi; Kuşaklı Dağının batı eteklerinde kurulmuştur. İlçeye bağlı köylerde Aydıntepe (Mereto), Meydan Dağı ve Kuşaklı Dağı etekleri ile bu dağlar arasında kalan vadiler ve Batman’a doğru açılan havzada toplanmıştır. İlçenin 636.050 m2 si dağlık alan, 6.000 m2 si yayla, 2.400 m2 si ova, 1.650 m2 si ise dağlık arazidir. Sason ve Kayzer çayları ilçenin belli başlı akarsuyudur. Bu iki akarsu Batman Barajı’nı beslemektedir.

Batman'a 68 km. uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 710 km2, 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu ise 36.719'dur.

İlçe ekonomisi büyük ölçüde hayvancılığa dayalıdır. yaylacılık yöntemi ile çok sayıda koyun, kıl keçisi ve yöreye özgü siyah tiftikli Ankara keçisi yetiştirilir. Hayvansal ürün olarak tereyağ ve peynir üretimi yapılmaktadır. Arıcılığın da yapıldığı ilçede önemli hayvansal ürünlerin başında bal gelmektedir. Ekime elverişli alanlarda ise tütün, buğday, arpa, üzüm, nar ve badem yetiştirilmektedir.

Eski bir yerleşim yeri olan yörede MÖ.3000'lerde Hurriler yaşamış, MÖ.XIII.yüzyılda Asurların, MÖ.VII.yüzyılda Medler, MÖ.VI. yüzyılda Persler, daha sonra da Partlar egemen olmuştur. MS.77'de Romalıların ardından da Bizanslıların eline geçen yöre uzun süre Bizans egemenliği altında kalmıştır. XIII.yüzyılda Moğol istilasına uğramış, Akkoyunlular ve Safevilerin egemenliğinden sonra, 1514'te Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Sason'a İskit boyundan gelenler ile Basra’dan gelen topluluklar yerleştirilmiştir. Bölge sürekli savaş alanı durumunda olduğu için halk dağlık alanlara yerleşmeyi tercih etmiştir. Sason bu özelliğinden dolayı doğal bir sığınak görünümündedir.

Osmanlıda 1864 yılında eyaletler yerine vilayetler kurulunca Sason’un Siirt Sancağı ile birlikte Diyarbakır Vilayetine bağlandığı 1871 Diyarbakır Salnamesinde görülmektedir. Cumhuriyetten sonra Siirt’e bağlanan Sason, 16 Mayıs 1990 da Batman’ın il olmasıyla buraya bağlanmıştır.



Hiç yorum yok:

ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİNDE SERGİ''parçalanmalar''

PARÇALANMALAR.

HİLMİ SEÇKİN.

................................. İmge ; modern süreçlerde temsil ettiğinin rolünü üstlenirken iktidar olma şansını da elinde tutar. Zaman olgusunun kıskacında amaç bütüne yaklaşmaktır. İmgenin dolaşımını irdelemek bir yapıt hakkındaki ip uçlarını ele geçirmemize yarayacaktır.

Öncelikli olarak imge; kendi dışında bir şeyin suretidir ve kendi dışında bir şeyi imlediği anda başka bir şeyi de temsil eder.Kavranılma anında da kendi ile görüneni terk eder. İmge; kendinde temsilin vucut bulmasına ,tanımlanmasına izin vermez. Benzeşim üzerine kurulmuştur.Sanatçının algılama biçim değerleri; yarattıkları boşlukta ne öncesine ne de sonrası bir gerçekliğe şans tanır. Büyü ; o anki boşlukta salınan imgenin zamansız ve mekansızlık ilişkisinin kendini izleyenin bilinç dışında tanımlanmasında oluşur.

Çetin Bilgin’in resimleri şiirsel kurgu ve imgeler üzerine ucu açık tasarımlardır. Resimlerinin anahtar kavramlarından birini de ‘’parçalanma olgusu ‘’ oluşturur.

Paramparça ile start alan parçaların bir araya gelişleri bir bütün olma kaygısı yerine yeniden parçalanma heyecanı ile ihtiyaçları kadar örtüşürler.Yıkım ,kendilerini imha,her zaman parçaların bir birleriyle örtüşmesini amaçlar gibidir .Parçalar yeni bir form kaygısıyla var olabilirlik ihtimaline rağmen ‘’bütün’’ ilişkisini sadece sürpriz geçişlerin yaratılma sürecinde var ederler . Parçalanmalar yeni bir bütünü oluşturmaya veya yeni bir formu somutlaştırmaya çalışmazlar. Parça ve bütün ilişkisinde amaç ortadan kaldırılmıştır. Ucu açık ve her an geri çekilebilir bir ilişkiyi tanımlarlar. İç içe girmiş parçalar bir‘’söylemde’’ bütünler ve yeni bir parçalanmanın ip uçlarını da ele vermekten kaçınmazlar.

Resme başlarkan başından beri var olan parçalanmalar ortada başıboş dolaşan parçalardan bir bütün oldurma kaygısı taşımaz onlara içsel mantığıyla haraket yetisi sağlarlar.Parçalar birbirleri ile sarmalanırken ,birbirlerine boşlukta düşüşün ölüm dokunuşları hakkını tanırlar. Kendi algılama serüveninde ele geçirdiği parçalanmaların birbirlerine geçiş sürelerinde hayat hakkı tanır daha önce köprülerle bir aradalığı oluşturan birliktelikler de yeniden parçalanarak tekrar start aldıkları noktaya gelirler.Sonuç sonsuz önermeler.Bitmemişlik , bir yeniden yaratım olgusuyla gerçekleşir.Parçaların birleşme ve ayrışma serüveninde iktidar olma şansları yoktur.

Bu doğurganlık Çetin Bilgin’e sürekli bir üretim olanağı sunarken doyumsuzluğu da beraberinde getirir.Çetin Bilgin eline geçirdiği kendi kaleydeskopunun sonsuz önermeleri ile yarış içindedir………………………………………………………………………………………